Sera Kadıgil’den Erdoğan’ın adaylığının onaylanmasına tepki: ‘Büyük bir anayasal rezalet’
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, katıldığı TELE1 yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Ahmet Yener’in, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3. kez aday olduğunu resmen duyurmasını da değerlendiren Kadıgil, “Daha adaylık safhasında bu kadar büyük bir anayasal rezalet yaşattılar. Bunca rezillikten kurtulmamızın tek bir yolu var, bu rezilliklere sebep olan Saray Rejimi’nden kurtulmak” şeklinde konuştu.
TİP Sözcüsü Sera Kadıgil, katıldığı TELE1 yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kadıgil, Erdoğan’ın adaylığının YSK tarafından anayasaya aykırı biçimde onaylanmasına, Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı adaylığına, Yeniden Refah Partisi ile Hür Dava Partisi’nin (HÜDAPAR) Cumhur İttifakı’na katılmasına ve Emek ve Özgürlük İttifakı’ndaki liste görüşmelerine ilişkin konuştu.
‘KARARA ŞAŞIRMADIK, ASIL UTANÇ VERİCİ OLAN BU BAŞVURUYU KABUL ETMELERİYDİ’
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3. kez cumhurbaşkanı adayı olmasına ilişkin tartışmalar sürerken, YSK Başkanı Ahmet Yener’in, Erdoğan’ın adaylığının onaylandığını duyurmasına tepki gösteren Kadıgil, şunları kaydetti:
Hiç şaşırmadık, hepimizin beklediği bir karardı. Asıl utanç verici olan bu başvuruyu kabul etmeleriydi, malumunuz başvuruyu da anayasaya uygun olmadığı gerekçesiyle reddetmeye hakkı vardı YSK’nin, ama bunu yapmadı. Mesela, ‘bizzat başvurmadı’ diye daha önce cumhurbaşkanı adaylığı başvurularını reddeden bir kurumun, okuma yazma bilen herkesin yapabildiği bir tespiti yapmayıp adaylık başvurusunu kabul etmesi, yapılan itirazları ise tam da o itirazların dayanağı olan anayasa maddeleriyle kendince gerekçelendirerek oy birliğiyle reddetmiş olması zaten bir skandaldı.
Tekrar edeceğim, şaşırmadım; çünkü şaşırmak için başka bir beklenti içerisinde olmak gerekir. YSK dediğimiz kurum, bu ülkenin en üst düzey yargı kurumlarından biri, Danıştay gibi, Yargıtay gibi ve aslında aldığı kararlar Anayasa Mahkemesi (AYM) dahil hiçbir kurumun denetlemesine tabi değil. Şaşırmıyoruz dedik ya, şaşırmıyoruz çünkü daha önce mühürsüz oyları, kanunda açık açık yazmasına rağmen referandumda geçerli sayan bir kurum bu kurum. İstanbul seçimlerinde bir zarfın içinden çıkan 4 oydan birini geçersiz, 3’ünü geçerli sayan bir kurum bu kurum.
‘YSK’DEN ÇIKAN HER KARAR, CUMHURBAŞKANI’NIN SEÇTİĞİ İNSANLAR TARAFINDAN VERİLİYOR’
Neden böyle olduğuyla ilgili de belki bir küçücük bir teknik bilgi vermek isterim izleyenlere. YSK, 7’si asil 4’ü yedek 11 üyeden oluşuyor bunların 6’sı Yargıtay’dan 5’i de Danıştay’dan seçiliyor. Yani bunlar kendi aralarında seçim yapıyor, görünüşte çok demokratik gibi görünüyor, peki bu seçenler nasıl seçiliyor? Danıştay üyelerinin bir kısmını YSK atıyor, bir kısmını Cumhurbaşkanı atıyor. Yargıtay üyelerini Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) atıyor, dönüp bir bakalım onları atayan YSK’nin yapısına. Orada 13 kişi oturuyor, bunlardan biri Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, biri onun yardımcısı, 4 tanesini cumhurbaşkanı seçiyor, 7’si meclisten seçiliyor, onların da çoğunluğu AKP’li.
Bizi dinleyen herkesin, tüm yurttaşların, tüm seçmenlerin şunu bilmesi lazım: YSK’den çıkan her karar, Cumhurbaşkanı tarafından, atanmışların atadıkları tarafından seçilen insanlar tarafından veriliyor. O yüzden de diyorum ya, anayasanın üstünlüğüne saygı duyacaklarına dair çok ciddi bir beklentimiz yoktu kendilerinden. Kendilerine yakışanı yaptılar diye düşünüyorum.
‘BU REZİLLİKTEN KURTULMANIN TEK YOLU SARAY REJİMİ’NDEN KURTULMAK’
Daha şimdiden, adaylık safhasında bu kadar büyük bir anayasal rezalet yaşattılar bize. Asla güven duymuyoruz, bu güvensizliği de her an pekiştiriyorlar ama bence bizim üstümüze düşen asıl şey, hiçbir şey yapamayacakları kadar büyük olan oy farkını derinleştirerek devam etmek ve önümüzdeki 46 günü böylece geçirmek. Çünkü bunca rezillikten kurtulmamızın tek bir yolu var, bu rezilliklere sebep olan o Saray Rejimi’nden kurtulmak. Bunun yolu da 14 Mayıs itibarıyla Recep Tayyip Erdoğan’ın artık bu ülkenin yönetiminden tamamen uzaklaştırılması.
‘SEÇİM 2. TURA KALMAMALI, BU İKTİDARLA GEÇİRECEĞİMİZ 2 GÜNÜMÜZ BİLE YOK’
Sera Kadıgil, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanı adaylığına ve adaylığının Cumhur İttifakı’na avantaj sağlaması olasılığına yönelik tartışmalara ilişkin de şunları dile getirdi:
Ben Muharrem Bey seçime girse de girmese de bu seçimin birinci turda biteceğini düşünüyorum açıkçası, ama neticede çok büyük bir dönemin sonu ve yeni bir dönemin başlangıcı olacak. Bu süreçte ne kadar ciddi, ne kadar kendinden emin bir farkla ilerleyebilirsek hepimiz için o kadar sağlıklı olacak. Biz başından beri aynı şeyi söylüyoruz, değil 2 hafta, bizim bu iktidarla geçireceğimiz 2 günümüz bile yok. Diyelim ki seçim 2. tura kaldı, o 1. turla 2. tur arasında yaşanacak şeyleri göze alacak lüksümüz yok, 7 Haziran’la 1 Kasım’ı yaşamış insanlarız biz.
Biz başından beri aynı şeyi söylüyoruz, ortak bir adayla gidelim, ilk turda ve mümkün olan en güçlü biçimde, en yüksek farkla bu işi bitirelim. Sayın İnce de yıllardan beri o ya da bu şekilde muhalefette faaliyet veren bir siyasetçi. Bu kapsamda değerlendirdiğimizde, ben kendisinin ilk turda ortak aday kanaatine ulaşacağını umut etmek isterim. Şu anda kamuoyunun basıncı çok doğru bir yerde duruyor, onu doğru okuması gerektiğini düşünüyorum Sayın İnce’nin.
‘AKP, YENİ İTTİFAK ORTAKLARIYLA ÖZÜNE, ÇEKİRDEK KODLARINA DÖNDÜ’
Yeninden Refah Partisi ile HÜDA PAR’ın Cumhur İttifakı’na katılmasını da yorumlayan Kadıgil, söz konusu hamleyle “AKP’nin özüne döndüğünü” söyleyerek şunları kaydetti:
Açıkçası olanı biteni kadınlar açısından değil AKP açısından çok endişe verici buluyorum. AKP’nin özü zaten bu, AKP böyle bir parti. AKP iktidara geldiği 2003’te de böyle bir partiydi, sadece ülkeyi istediği gibi ele geçirebilmek için bir süre demokrat taklidi yapması gerekiyordu, bir süre kadın haklarını, insan haklarını ve hatta hatırlayın, LGBTİ+ haklarını, Kürtlerin eşit yurttaşlık hakkını savunması gerekiyordu. Üstüne düşen her şeyi yeterince güçlenene kadar yaptı, şimdi de ne yaparsa yapsın o kamuoyu desteğini geri toplayamıyor. Ülkeyi o kadar büyük batırdı ki, ne yaparsa yapsın kamuoyunu, ‘kandırması’ gereken kesimleri ‘kandıramaz’ hale geldi. O zaman da ne yaptı, döndü kendi çekirdek kodlarına. Neresi orası, orası Yeniden Refah, orası HÜDAPAR.
Yani arada bir zihniyet değişimi olduğuna, AKP’nin bunlardan daha ilerici, daha eşitlikçi bir kurum olduğuna, seçim zamanı mecbur kalıp bunlarla ittifak yaptığına ben inanmıyorum. Artık özüne döndü ve ‘Ben buyum kardeşim’ diyor herkese. Allah’tan bu ülkede onun istediği ve 20 yıldır ne yaparsa yapsın beceremediği o dönüşüm bir türlü gelmedi, o yüzden de yaptığı hiçbir şey karşılık bulmuyor. Bu ülkenin gençlerinin ve en önemlisi kadınlarının, AKP’ye ve AKP’nin saçma sapan seçim yatırımlarına tahammülü kalmadı artık. Buradayız ve kazanımlarımızdan bir adım geri atmayacağız, bunun seçimi kazanıp kazanmamasıyla ilgili yok ama bu seçimi kazanma ihtimali de yok. O yüzden bence muhalefetteki yerini bir nebze olsun güçlendirmeye, korumaya ve kodlarına çekilmeye başladı.
‘14 MAYIS’TA BU İKTİDARDAN VE BÜTÜN KADIN DÜŞMANI YANCILARINDAN KURTULACAĞIZ’
Çok az gün kaldı. Bu kadın düşmanlarından, kadın düşmanı ittifaklarından, bu saçma sapan söylemlerinden, kadınların on yıllarca mücadelesiyle aldıkları kazanımlarına göz dikmelerinden, bunları utanmazca bir seçim pazarlığına çevirebilmelerinden, genel olarak bu üsluplarından ve bu ayrıştırıcılıklarından kurtulmamıza 45 gün kaldı. 45 gün içerisinde bu saçmalıklara daha fazla tahammül etmek durumunda kalmayacağız. Türkiye’nin yüzde 1’ini bile temsil etmeyen bu gerici yobaz unsurlar AKP yüzünden gündemimize gelmeyecek. Bilakis, 20 yılda nasıl bu kadar geri kaldığımızın derdine düşmek yerine bu arayı kapatmak için tam gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. O yüzden de diyorum ki, ellerinden geleni artlarına koymasınlar, çünkü başaramayacaklar. 20 yıldır başaramadılar, bu 45 günde de başaramayacaklar. Bu 14 Mayıs’ta biz bunlardan ve bütün kadın düşmanı yancılarından kurtulacağız, bu ülkeyi o hep istediğimiz, o özlediğimiz aydınlık yarınlara hep birlikte götüreceğiz. Sadece buna odaklanarak çalışalım ve bu motivasyondan bizi çıkarmalarına asla izin vermeyelim.
‘HİÇBİR MUHALİF UNSURA ZARAR VERMEDEN, KENDİ ADIMIZ VE AMBLEMİMİZLE SEÇİME GİRECEĞİZ’
TİP Sözcüsü Kadıgil, Emek ve Özgürlük İttifakı’ndaki liste tartışmalarına ilişkin ise şunları söyledi:
Biz başından beri ‘Tek adayla gitmek lazım’ dediğimiz gibi, başından beri de 81 ilin 81’inde de seçime girmenin ittifak ortaklarımıza zarar vereceğini söylüyoruz. O yüzden ‘Bütün illerde seçime giriyoruz gibi bir karar yok, zaten hiç de olmadı. Biz ince ince, detaylı bir şekilde ayarlayarak, hiçbir muhalif unsura zarar vermeyecek bir planlama yaparak, kendi adımızla ve amblemimizle bu seçime gireceğiz. Bu konuda da görüşmelerimiz, temaslarımız nihayete ermek üzere.
Bugün ittifak ortağımız Yeşil Sol Parti’nin (YSP) seçim bildirgesi ve kampanya açılışı yapıldı, Erkan Baş da hepimiz adına oradaydı. Bir kere daha hayırlı, uğurlu olsun diyelim. İttifak ortağımız seçime 81 ilde girecek, diğer ittifak ortaklarımız da YSP listelerinden girme kararı aldı. Biz de dediğimiz gibi, diğer ortaklarımızla görüşerek, uygun gördüğümüz ve birbirimize zarar vermeyecek şekilde, ‘TİP’ adı ve adaylarıyla bu seçime katılıyoruz. 1-2 gün içerisinde de tüm detayları kamuoyuyla paylaşabiliriz.